Translate

5 Nisan 2013 Cuma

Fenerbahçe - Lazio & Real Madrid - Galatasaray Maçlarının Ardından Başarı ve İstikrarın Kolerasyonu...

Büyük grurur iki takımımızın birden çeyrek finale kalması...
Sadece bu değil, Türk sporu önemli mihenk taşlarını atlıyor bu sezon...
Halkbank ve Vakıfbank'ın Avrupa Şampiyonlukları
3 senedir kimseye verilmeyen Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu
Fenerbahçe Bayan Voleybol Dünya Şampiyonluğu
Fenerbahçe ve Galatasaray Bayan Basketbol takımlarının yıllardır Euroleague'de en az çeyrek finale abone olmaları.
Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı'nın geçen sene Euroleague'de dördüncü, bu sene ikinci olması.
Kız ve Erkek Lise Basketbol takımlarımızın şampiyonlukları
Yıldız Bayan Voleybol takımımızın Avrupa Şampiyonluğu
Yıldız Erkek Basketbol takımımızın Avrupa Şampiyonluğu...

Ve sayısız bireysel spor başarısı...

Ya tüm bu başarılar anlık, bir seferlik oldu ve olacak, ya da süreklilik ve istikrar ile bu başarıları en az bu seviyede tutarak devam ettireceğiz.

Dünyanın en başarılı organizasyonlarına bakarsanız, bu işi borçsuz olarak yapanlara indirgersek (ki gerçek başarı bence budur), istikrar ve süreklilik görürsünüz. Nerede sürekli değişiklik görürseniz, başarılar saman alevi gibi parlar -olabilirse- ve sonra izini bile bulamazsınız.

Bana göre kurumların ayakta kalmasını sağlayan etkenler;

  • Süreklilik
  • Güven sağlamak
  • İstikrar

Tabii sürekliliği korumaya çalışırken, asıl konu olan büyümeyi de makul seviyede gerçekleştirmek gerekiyor. 

Peki şirket içi mutluluğu sağlamanın yolu nedir?

Düzen
Sabır
Vefa

Dünyanın en başarılı organizasyonu olan NBA'de bugün 10 yaşındaki çocuk, Wilt Chamberlain ismini, onun neler yaptığını ve ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu bilebiliyorsa, bu NBA organizasyonun başarısıdır. Forma emekli etmek, Hall of Fame gibi bir çok uygulama, her sporcunun acaba bir gün unutulur muyum endişesini ortadan kaldırarak, "hayır kardeşim, başarılı ol, hep ama ehp yanımızda olacaksın" mesajı en büyük motivasyon kaynağıdır. Kendi ülkemizde, zamanında omuzlarımızda taşıdırğımız oyuncular, sanatçılar ölürken tek başına yapayalnız hayatı terkediyorlar. Hepsinin ortak beklentisi, bir "nasılsınız" telefonu. Biz de NBA'in yapabildiklerini yarısını becerebilseydik, bu zamanında çok çok sevdiğimiz insanların yaptıkları çok değerli eserleri çocuklarımıza aktarıp, onların daha iyi yapmaları için teşvik edebilirdik. Böylece hep önümüze bakar, hep iyiye koşardık...

Peki ya sabır?
Bir Fenerbahçeli'yim... Ne denir tribündekiler için... Hep hücum edelim, 10 tane gol atalım,  güzel futbol olsun... Ama aynı anda Avrupa'da, kupada, Ligde şampiyon olalım. Ve bunu her sene yapalım. Ha bu arada, senede iki defa antrenör değiştirelim. Başkanı değiştirelim. Devre arasında oyuncuların yarısını kovalım. 11 tane Alex oynasın. Pası yanlış yere atanı hemen yuhlayalım. Desenki, hadi sen çık oyna, takımı kur desen, 2 tane adam çıkmaz antrenörlük yapmak için. 90 dakika içinde sahada 3 defa gidip gelemezler o çim sahaya basınca. Ama oyuncular en kötüsü 7-8 km 90 dakika içinde koşuyorlar. Diyeceksinizki, işleri bu kardeşim, deli gibi para kazanıyorlar. E güzel kardeşim, sana o adam gelip soruyormu, o vidayı yanlış sıkıyorsun, diyor mu. Bırakın herkes kendi doğru bildiği işi yapsın. Vidayı yanlış sıkana, ustası söylesin. Topa yanlış vurana, Rıdvan Dilmen, Sergen Yalçın laf söylesin. Taktiği yanlış verdiğini, rahmetli Coşkun Özarı, Ziya Şengül söylesin, yanlış düdük çaldığını Ahmet Çakar, Erman Toroğlu söylesin. Peki neden sabretmeliyiz? Herkes kendi işini iyi bilir. Bir bildiği vardır ki, öyle yapmıştır dememiz lazım. Bırakın oyuncular, günlerce yapılan analiz sonucunda çıkmış olan hareket planına göre hareket etsinler. Eksik yapanı zaten antrenör gönderir. Oyuncular işini yaparda, sonuç kötü olursa, kaybetmiş olursun. Kaybedersen de zaten başarısızlık söz konusu olur. 

Unutmayalım, sınavlarımızda kimse gidişata not vermiyor. Bilançolarımızda, sonuca bakılıyor... Aykut Kocaman'ı sonuca ulaşmanın yolunu bulmak konusunda ben başarılı buluyorum.

Hepsinin aklı 10 karış havada 25 kişiyi değil aynı amaç uğrunda, aynı yolda ilerlemelerini sağlamak, aynı yerde bulunmalarını sağlamak bile başlı başına bir sorundur... Lütfen kendi hayatlarımızda, bir an için masanın öbür tarafına geçip, durumu tartalım. Aynı tepkilerde bulunabilecek misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder