Translate

Emir Alper Güney Hakkında


Herkese merhabalar, Bugün 25 Şubat 2013 Pazartesi. Blog dünyasına ilk defa ben de dahil oldum ve ilk yazımı yazmaya başladım. Hayırlısı bakalım. 1978 Ağustos'da Ankara'da doğmuşum. Aslan burcuyum. Burcumun özelliklerini büyük ölçüde taşımaktayım. 

Anaokul Ahmet Vefik Paşa İlkokulu, İlkokulı Kavaklıdere İlkokulu, Orta Okulu Bahçelievler Deneme Lisesi Lise 2'ye başlayacağım yaz, kavga kıyamet Ankara'dan İstanbul'a taşındık. Yüksek tavsiyelerle Suadiye Lisesi'ne başladım ve mezun oldum. Kredili sistemin TM mezunlarındandım.

Sonra çok da fazla çalışmayarak İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Türkçe İşletme Bölümüne en düşük puanlılardan birisi olarak girdim. Okulumuz Avcılardaydı.  Her gün 2 saat gider, 3 saat dönerdim.

İlk sene tüm derslere hiç devamsızlık göstermeden katılırken, o senenin yazında dostum Onur Taşdemir ile çalışma fikrine kapıldık. İkimiz de sporu ve özellikle basketbolu çok seviyorduk. 2-3 haftalık araştırmalar sonucunda, bir gazete ilanında Sport & Sport eleman arıyor ilanını gördük. Pazartesi heyecanla Onur'a ilanı gösterdim. İkimiz de neden olmasın dedik ve telefon açtık. Tabii o zaman cep telefonu, mail falan yok. Sanıyorum o zaman Mecidiyeköy'deki merkezlerine hemen çağırdılar ve arka arkaya mülakata girdik. Ev telefon numaralarımızı bıraktık. Sonra akşam eve gittik. Daha eve gitmiştimki, telefon geldi ve kabul edildiğimi öğrendim. Onur ile hemen konuştum, o da kabul edilmişti. Peki neresi; o zaman bir çok mağazası vardı? Kabul edildik, şimdi yeni heyecan:) Evraklarımızı vermeye gittiğimizde, yer pazarlığımız sonucunca Carrefour Printemps mağazasının tüm taraflar için iyi olacağına karar verdik. Hemen yarın başlayın dediler. Benden mutlusu yoktu. O zaman henüz 17 yaşındaydım (1996 Haziran) Sporu çok seven birisi olarak Adidas, Fila gibi markaları satmak, öğrenmek inanılmaz keyifliydi. O zamanlar düşünüyordum, Ankara'da kalsaydım part-time çalışma imkanı olabilecekmiydi? Kısa cevap; kesinlikle hayır. Sonra yanımıza o sıra en iyi dostum olan Hakan'ı da aldık. Sabah saat 06:00'da Bostancı-Mecidiyeköy otobüsüne bin, oradan 78 numara Mecidiyeköy - Avcılar otobüsü ile okula git. Akşam veya öğlene kadar derslere gir ve sonra Kozyatağı'na işe git. O aralar, Onur ile oldukça fazla otostop maceramız olmuştu. Ki ben hiç hoşnut değildim. İş saat 22:00'de biter, eve gidiş, 22:30. Yemek falan derken, 23:30 gibi yatış, 05:30 kalkış. Bir tek pazartesileri işe gitmiyordum. O günlerde de derslerimiz saat 17:30'da bitiyordu. Cumartesi - Pazar da saat 10:00-22:00 shift'inde çalışırdık. Tam 1 sene bu tempo ile gittik. Özellikle Printemps zamanında akşamları iyi eğlenirdik. Çok da yoğun olurdu. Güzel bir ortam oluşturmuştuk kendimize. Burada ilk maaşımda güneş gözlüğü almıştım. Sanıyorum paramın % 90'ını gözlüğe yatırmıştım.

Orada 1 sene çalıştıktan sonra transfer teklifi almıştım. Carrefour içinde Benetton & 012 Sisley mağazasında çalışmaya başladım. İlk transferimdi. 14 kız, 2 erkek çalışıyorduk. Aman Allahım. Bir daha kızların bu kadar fazla olduğu bir yerde çalışmamaya yemin ettirmişlerdi saolsunlar. Özellikle indirim günleri bir pazardan farksız olan Benetton çalışma hayatı bana çok fazla şey katmıştı. Özellikle 1 body alacağım diye gelen müşterileri 3-4 torba ile kasaya getirmenin, haklı gururu harikaydı. İşte bir kere daha yaptım diyordum her seferinde. Hele birde bizim kızlardan birisi o müşteriyi beğenmemiş de bana devretmişse, kasaya gelen bakışların enerjisini ölçmek pek mümkün olmuyordu. 

Keyifli 2 sene devam ederken, bir yandan da dersler devam ediyordu, ancak notlar düşmeye başlamıştı. Ancak çalışmam da gerekiyordu. Ancak daha az yorulacağım, ders çalışma imkanı verecek bir iş bulmam gerekiyordu. Bir akşam annesiyle bizim fakülteden 4. sınıflardan, basketbol takımının çömezlerinden Emre Erkan Benetton'a alışverişe geldi. Konuşurken CitiPhone'da çalışma konusu mevzu bahis oldu. Hemen apar topar bir cv hazırlandı ve gönderildi. Sanıyorum Kasım 1997 idi. Gelen giden, telefon açan yok. Güzelim iş kaçtı dedim. Aslında o zamana kadar bankacılık benim için bir Ziraat Bankası bankacılığıydı. Neydi bu bir burs kredisi alan bir öğrenci olarak; hiç bir sistemi düzgün çalışmayan, şifreni bloklarsan, 3 ayda şifrenin geldiği ve kartın değiştiği, son derece asık suratlı memurların çalıştığı bir ortamdı benim için. Neyse çok üzülmemeliydim. Şimdi kendi neden kasayım diyordum. Ama bir yandan da cazip geliyordu aslında. Sanıyorum Şubat ayına geldiğimizde bir telefon ve beni görüşmeye çağırıyorlardı. Nereden; Citibank'tan... Sonradan öğrendiğim, adının City değil Citibank olan Dünyanın en büyük finansal kuruluşu. Henüz farkında değildim ama o telefon hayatımda çok şey değiştirecekti. 

Görüşmeye gittim. Soğukkanlı bir karaktere sahip olmam, beni kurtarmıştı ve bu son derece önemli ve heyecanlandırıcı görüşmeleri atlatmıştım. Ve artık CitiBank'lıydım. Pardon CitiPhone'luydum...

devamı gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder